3 Temmuz 2007 Salı

Denizin Dibinde Hatçem Türküsünün Tarihi


HATÇAM
Yer. Burdur- Arvallı köyüHatça( Hatice) Arvallı da yaşayan , genç, evli , köyün en güzel kadınıdır.Kocası gurbette, çalışmaktadır. Köyüne yıldan yıla gelir. Hatça kızın güzelliği herkezin dikkatini çeker, ama o köyün çobanına vurgundur. Evli olduğu için görüşüp konuşamazlar, gizli gizli gözlerler birbirini. En kolay görüştükleri yer çeşme başıdır.Hatçanın evi Arvallı köyünün tam ortasında çeşme başındadır. Çoban Ahmet her akşam koyunları çeşmeden sularken hem sürüyü toplar hemde Hatça kızın duyacağı sesle koyunlara seslenir, Hatçaya söylemek istediklerini koyunlara söylermiş “hani kızım sana söylüyom,gelinim sen anla “ gibilerinden..- Dur kınalı kuzum kaçma benden , - Karabaş gel buraya iç suyunu , bak Hatça ablanız size bakıyor,- Sarı kız küsme bana , sana demedim,- Koca oğlan sen iyice azıttın , eşinden ayrı mı düştün- Bak bizim yüzümüze de bakan yok , biz küsüp gidiyormuyuz, gel buraya,Gibilerden seslenir koyunlarına, Hatça da hem onlara bakar, hemde kıs kıs gülermiş Çoban Ahmetin sözlerine, hem de bilirmiş bu sözlerin kendisine gönderildiğini. Hatçanın canına tak etmiş yalnızlık, kocası gideli sekiz ay olmuş ne gelen var ne giden, daha dört ay var gelmesine kocasının,on dokuz yaşında bir genç gelin bırakılırmı yapayalnız köy yerinde , hem de bir başına.Günlerden birgün almış bohçasını koluna kaçıvermiş Çoban Ahmetle.Uzaklara gitmişler birlikte. Antalyanın kenar mahallelerinden birinde bir ev tutup kıymışlar nikahı yeniden. Ama Hatçanın kocası rahat bırakırmı onları. Düşmüş peşlerine. Sonunda bulmuş iki sevdalıyı Antalyada.Hatça ile Çoban Ahmet izlerinin bulunduğunu anlayıp taşınmışlar başka mahalleye , derken yine bir başka mahalleye. Hayatları zehir olmuş ,her an yakalanmak korkusundan.Onların bu halini biler mahalli sanatçı İbrahim Can Bu türküyü yakar onlara. HATÇAM TÜRKÜSÜDenizin dibinde Hatçam demirden evler,Ak gerdan altında anam , çiftedir benler,O kınalı parmaklar da o beyaz eller,Yolcuyu yolundan anam eyleyen dilber.Dalga dalga dalga dalga dalgalanıyor,Hatçayı görenler anam, sevdalanıyor,Ovalara duman çökmüş göremedin mi,A kız kendi saçını öremedin mi,Evlerinin önünde de pınarlar harlar,Hatçam çıkmış pencereye ay gibi parlar,Ben Hatçamı yitirdim de dumanlı dağlar,Gözlerimin pınarları durmadan çağlar,Alçaklara karlar yağmış yükseklere buzGel sarılıp kaçalım ince belli kızOvalara duman çökmüş göremedin miA kız kendi saçını öremedin miYüce dağ başına Hatçam ekin ekilmezYağmur yağmayınca anam kökü sökülmezEllerin köyünde Hatçam kahır çekilmezDoldur ağılaları içelim Hatçam,Dalga dalga dalga dalga dalgalanıyorHatçayı görenler anam , sevdalanıyor,Onun onun onun onun onun uğruna Ben de yandım Hatça kızın basma donuna.

21 Haziran 2007 Perşembe

AKDENİZ'İN İNCİSİ BAĞSARAY



Daha belde sınırlarına girdiğimiz andan itibaren sanki Karadeniz sahillerindeymişsiniz gibi,yeşilin her tonunu görebileceğiniz bir botanik bahçesini andırıyor.Bağsaray beldenin güneyinde çam ormanlarıyla örtülü Karadağ,Batısında ise yaz sonuna kadar kar eksik olmayan ve Akdeniz bölgesinin güzide ardıç ormanlarına sahip olan kadrancık dağı,Kuzey doğusunda ise Aladağ bulunuyor.Karadağ’ın Kuzey ,Kadrancık dağının doğu eteklerinde kurulan belde,yaklaşık bin haneden oluşuyor.Halkının geçim kaynağı ağırlıklı olarak sebzecilik ve hayvancılık olan Bağsaray Burdur iline 38 km Çeltikçi ilçesine ise 7 km uzaklıktadır.Bağsaray Çeltikçi ilçesinden bile farklı bir iklime sahiptir.Beldenin bu özelliği,üç tarafının kadrancık,Aladağ ve karadağ’la çevrili olmasından kaynaklanıyor. Bağsaray,bu iklimden dolayı Antalyadan sonra göller bölgesinin ilk turfanda sebzesini çıkaran bir bölge haline gelmiş.Geçmiş yıllarda eriği ile ün yapan bağsaray,şimdi de domates,biber ve diğer sebzeleriyle ünlenmiş.Bağsaray sebze ve meyvesiyle değil ‘’ Haccam’’ türküsüylede ünlüdür. Eski adı arvallı olan beldenin adı 1960 yıllında diğer beldeler gibi Bağsaray olarak değiştirilmiş.Trabzon hurmasından Antepfıstığı’na kadar her türlü meyvenin yetiştiği beldede tek tük de zeytin ağaçlarına rastlanıyor.Beldede son yıllarda gelişen seracılığın yanı sıra, kiraz bahçelerindede artış gözleniyor.Beldede yetişen sebzeler tat ve lezzetinden dolayı pazarcılar tarafından Antalya,Burdur ve Isparta pazarlarında eski adından dolayı Arvallı sebzesi diye sunulur.Hatta bazı açık göz pazarcılar arvallı sebzesine talep çoklduğu için başka yörelerin sebzesini bile tüketiciye sunmaya çalışıyorlar.

ARVALLI


ARVALLI ADINI NEREDEN ALMIŞEski adı arvallı olan Bağsaray’ın kuruluşu 1700-1800’lı yıllara rastlar.Bu tarihlerde Osmanlı Padişahı 3.Selim doğudaki bir isyanı bastırmak üzere Sinan paşayı Doğu Anadolu’ya gönderir. Bu isyanı bastıran Sinan Paşa isyanın elebaşının kellesini Padişaha getirir.Ne var ki isyancıyı canlı isteyen Osmanlı padişahı,bu hareketinden dolayı Sinan Paşayı güneye sürgüne gönderir.Antalya’ya kadar deniz yoluyla gelen Sinan Paşa Toroslar’ı aşarak Osmanlı’nın çeltik tarlası olarak bilinen Çeltikçi ovasına gelir.Buradan ormanlık ve sulak bir alan seçen Sinan Paşa,o tarihlerde yarı bataklık haldeki ve bol sulu bir bölgeye gelir.Burada suyun en hızlı aktığı bölgeye bir su değirmeni,birde saray yaptırır.Bu tarihlerde küçük küçük gruplar halinde belde sınırları içindeki değişik bölgelerdeki yaşayan vatandaşları suyun aktığı dere kenarında tolayarak buraya bir köy kurdurur.Bu arada,Sinan Paşa’nın emrinde veli adında birde askeri vardır.Paşanın emir eli veli,bu mezraların bir araya gelmesinde önemli rol oynar.Daha sonra Osmanlı Padişahı bir isyan çıkarmasından korktuğu için Sinan Paşa’nın katlini ister ve sancak beylerine Sinan Paşa’nın kellesini vurdurur. Bu sırada Er Veli çevre köy ve mezralara gidip gelişen dolayı,buranın ismi Er Veli’nin köyü olarak tanınır ve daha sonraları şive farklılığından dolayı da arvallı olarak günümüze gelir.1960 yılında bazı köy ve kasabaların isimlerinin değiştirilmesi sırsında da beldenin ismi tarihdeki bu gelişimden dolayı Bağsaray olarak değiştirilir. 1958 yılında belediye olan Bağsaray,elektirik ve suya 1968’de kavuşmuş,1969 yılında orta okul açılmıştır.